Hicretin Onbirinci Senesi ve Üsâme Ordusu

Artık, İslâmiyet Arabistan’da kökleşmişti. Şimdi sıra, İslâmı dış ülke­lere yaymaya gelmişti. Gerçi, peygamberlik iddiâsında bulunan, huzur­suzluk çıkarmak isteyenler olmuştu. Fakat bunlar, zâten yalancı idiler. Tutunamayacaklardı. Onlar tepelenip, şerleri bertaraf edildi. Muhtelif yerlerden İslâm dînini duyan ve kabûl edenlerden Peygamber Efendi­miz’e heyetler geliyordu. Bunlar, Peygamber Efendimiz’i görüyor, ziyâ­ret ediyor, öğrenmek istediklerini sorup, cevaplarını alıyorlardı.

 

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Vedâ Haccı’ndan sonra Medîne’ye dönmüştü. Hâlid ibn-i Velîd’in kazanmış olduğu zaferden sonra kaçip gidenler, tekrar gelip oralarda at koştururlarsa, bu iyi olmayacaktı. Romalılar, müslümanların aldıkları yerleri geri almak üzere her an büyük bir ordu gelebilirlerdi.

 

ÜSÂME ORDUSU

 

İşte bunun için Peygamber Efendimiz; Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Sa’d (r.anhüm) gibi içinde ashâbın büyüklerinin de bulunduğu bir ordu hazırladı. Bu ordunun da kumandasını Üsâme ibn-i Zeyd’e verdi.

 

Hz. Üsâme, Peygamber Efendimiz’in çıkardığı bu son orduya ku­mandan tâyin edildiği zaman, on dokuz yaşında idi. Böyle gencecik birinin kumandan tâyini üzerine ileri geri konuşmalar Peygamber Efendimiz’e ulaşınca, minbere çıktı ve şöyle hitâb etti: “Üsâme’nin ku­mandanlığına dil uzatırsanız, daha önce babasının kumandanlığına da ta’n etmiş olursunuz. Babası Zeyd, kumandanlığa lâyık olduğu gibi, oğlu da lâyıktır. Babası nasıl en sevdiğim ise Üsâme de en sevdiklerim­dendir. Size lâzım olan benim tensibim üzerine onun emrine bağlan­maktır. Çünkü o, sizin ehliyet ve iyilik sâhibi olanlarınızdandır”.

 

Ordu hazırlanmıştı. Hareket emrinin gelmesi bekleniyordu. Resûl-i Ekrem, ordunun başına geçen Üsâme’ye şöyle demişti: “Babanın şehid olduğu yere git ve düşmanları atlara çiğnet.”

 

Bir gün sonra da Peygamber Efendimiz hastalanarak yatağa düştü­ler. Buna rağmen, yatağından kalkarak sancağı Hz. Üsâme’ye verdiler. Hz. Üsâme sancağı öptükten sonra, Hz. Büreyde’ye verdi ve Medîne hâricine çıkarak ordu karargâhını kurdu. Burada kısa bir müddet bek­ledikten sonra hareket edeceklerdi.

 

Rebîulevvel ayının 12. pazartesi günü, Hz. Üsâme, Peygamber Efen­dimiz’in tensibi üzerine kuşluk vaktinde orduya hareket emrini ver­mişti. Ancak, bu sırada Peygamber Efendimiz’in irtihâl haberi geldiği için ordu hareket ettirilmedi. Sancaktar Hz. Büreyde de, sancağı götü­rüp Resûl-i Ekrem’in Hâne-i Saâdetlerinin kapısına dikti.

 

Hz. Ebû Bekir halîfe seçildikten sonra, Hz. Büreyde’ye, sancağın Hz. Üsâme’nin evine götürülmesini ve gazâ zamanına kadar açılmamasını emretti. Bu demek oluyordu ki, Resûlullâh’ın hazırladığı ordu vazîfe­sini yapacaktı.

 

Hz. Üsâme, kendisine verilen vazîfeyi yerine getirmek için hemen sancağı alarak şehrin dışına çıkıp ordu karargahını tekrar kurdu. Bunu duyan müslümanlar da hazırlanarak tekrar orduya katıldılar. Bâzı müslümanlar, Üsâme’nin çok genç olduğunu ileri sürerek değiştirilme­sini istediler.

 

Hz. Ebû Bekir (r.a.); “Ben onu nasıl değiştirebilirim, onu Resûlullâh tâyin etti.” diye cevap verince, onlar da hemen isteklerinden vazgeçtiler.

 

Hz. Ebû Bekir, şehrin dışına çıkıp Hz. Üsâme’yi atına bindirdikten sonra, onunla berâber yürümeğe başladı. Hz. Üsâme atın üzerinde idi, Hz. Ebû Bekir ise yaya yürüyordu. Hz. Üsâme bundan müteessir olarak; “Ey mü’minlerin emîri! Yâ sen de bin veyâ ben de yaya yürüyeyim.” dedi.

 

Hz. Ebû Bekir (r.a.); “Ben binmeyeceğim, sen de inmeyeceksin. Allah yolunda biraz benim de ayaklarım tozlansın.” buyurdu. Belli bir yere kadar orduyla gelen Hz. Ebû Bekir (r.a.), Üsâme Hazretlerine şöyle dedi: “Allah selâmet versin. Git! Peygamber Efendimiz sana nasıl dediyse, öylece yap. Başka türlü hareket etme!”.

 

Hz. Ebû Bekir (r.a.), yapılacak çok işlerin olması sebebiyle Hz. Üsâ­me’den, Hz. Ömer’i bırakmasını ricâ etti. Hz. Üsâme de bunu kabûl etti ve Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer’le berâber Medîne’ye döndü. Ordu Şam tarafına gitti.

 

Müşrikler, son zamanlarda o taraflarda cirit atıyorlardı. Hz. Üsâme, onların hepsini temizledikten sonra, babasının kâtilini de buldu ve kat­letti. Birçok ganîmet ele geçirdi.

 

Böylece Peygamber Efendimiz’in son olarak hazırladığı ve ilk halî­fenin gönderdiği ilk ordu Üsâme ordusu oldu. Allâhü Teâlâ yardım ederek onları muzaffer kıldı.